Sedef Hastalığı

Sedef hastalığı nedir?

Sedef hastalığı, tıbbi ismiyle ‘Psoriasis’ deriyi ve bazen de tırnaklar ile eklemleri ilgilendiren, kronik, tekrarlayıcı ve nispeten sık karşılaşılan bir hastalıktır. Toplumun yaklaşık olarak %2-3’ünü etkiler, ve her yaşta görülebilir. Hastalık çeşitli ilaçlarla kontrol altına alınabilmesine karşın bazen nükslerin önüne geçilememektedir. Bunun nedeni ise hastalığın sebebinin henüz net olarak anlaşılamamış olması ve tedavilerin hastalığın nedenini tam olarak ortadan kaldıramamasıdır.

Sedef hastalığı hangi nedenlerle oluşur?

Sedef hastalığı birçok faktörün bir araya gelmesi sonucu oluşmaktadır. Genetik yatkınlığın yanında psikolojik ve fiziksel stres, infeksiyonlar ve bazı ilaçlar sedef hastalığını tetikleyebilir veya mevcut durumu kötüleştirebilir. Ailesinde sedef hastalığı olan kişilerde sedef görülme riski olmayanlara göre daha yüksektir. Sedef hastalığında vücudun bağışıklık sistemi hücrelerinden olan T tipi lenfositler dediğimiz hücrelerin aşırı reaksiyonu vardır. Bu hücreler, normal deride bir hasar olduğunda veya bir mikrop yerleştiğinde derinin kendini yenilemesi veya yarayı onarması için bazı fonksiyonlar üstlenmektedir. Sedef hastalığında ise cilt hasarı olmaksızın bu hücrelerden salınan çeşitli sinyal molekülleri, keratinosit dediğimiz derimizi oluşturan hücrelerin hızlı çoğalmasına neden olur. Normalde derideki bu hücreler yaklaşık olarak 28 günde bir olgunlaşıp deriden dökülürken bu döngü 3-5 güne iner. Üst tabakadaki deri hücreleri henüz yüzeyden atılamadan, yenilerinin oluşması sonucu deride kalınlaşma oluşur. Ayrıca yeterince olgunlaşamayan hücreler, aralarındaki yapışmayı sağlayacak lipid (yağ) seviyelerini yeterince üretemediğinden deri kuru ve kepekli görünüme sahip olur.

Sedef hastalığının belirtileri nelerdir? 

Sedef  hastalığı deri, tırnaklar ve eklemleri tutabilmektedir. Belirtileri de tutulduğu yere göre değişmektedir. Sedef derinin herhangi bir bölgesine yerleşebilir. Saçlı deri, gövde, kollar, bacaklar, avuç içi ve ayak tabanı dahil vücudun heryerinde gözlenebilir. Fakat şiddeti kişiden kişiye veya aynı kişide farklı zamanlarda değişiklik gösterebilir. Sedef hastalığının klasik lezyonları zemini kızarık, üzerinde kalın sedef renginde veya gümüş renkli kepeklerdir. Bu lezyonların en sık yerleşim yeri ise dirsekler ve dizlerdir.

Sedef bulaşıcı bir hastalık mıdır? 

Hayır. Bu yanlış anlaşılma hastanın yaşam kalitesine ve sosyal ilişkilerine kötü olarak yansımaktadır. Bu açıdan toplumun bilinçlenmesi önemlidir ve sedef hastalarından onları rahatsız edecek şekilde uzaklaşma davranışından kaçınılmalıdır. Sedef hastalığının kesinlikle ne temas sonucu ne de solunum yolu gibi diğer nedenlerle bulaşması mümkün değildir.

Sedef Hastalığının kesin tedavisi var mıdır?

Sedef hastalığı kronik bir hastalıktır. Yani bir şeker hastalığı, bir hipertansiyon hastalığı gibi. Sedef hastalığı gececek ve bir daha hiç çıkmayacak şeklindeki bir beklenti yanlış olur, ve bu tür beklentiler daha sonra hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Fakat bu, ‘Sedef hastalarının lezyonları ve hastalıkları ömür boyu görünür haldedir’ demek değildir. Tıbbın gelişmesiyle birlikte günümüzde çeşitli tedavi alternatifleri oluşmuştur. Kremler, haplar, fototerapi dediğimiz ışık tedavisi ve son yıllarda geliştirilen iğneler gibi pek çok tedavi yöntemleri mevcuttur. Hastaların gözle görünür lezyonlarını yok ederek tekrar çıkmalarını engellemek ve mevcut iyilik hallerini mümkün olduğu kadar uzun tutmak tedavideki amaçtır, ve çoğu hastada bu başarılmaktadır. Ayrıca her hastanın hastalığı aynı şiddette değildir. Uygun tedavi ile hastalığı tamamen kaybolan ve tedavisi sürdüğü müddetçe tekrarlamayan birçok hasta vardır.

Sedef hastalığının tedavisinde hastalarımızın ruhsal durumu, tedaviye inancı ve aynı zamanda tedaviye uyumu çok önemlidir. Görünür hastalıkla birlikte yaşamak hastalarımızın kaderi değildir ve bir dermatolog kontrolünde uygun tedavi yöntemleriyle bunların vücuttan temizlenebilecekleri unutulmamalıdır.

Sedef hastalığı için kaplıcalara gitmek alternatif bir tedavi olarak düşünülmeli midir?

Kaplıcalar ve balıklı göl tedavileri tartışmalı tedavilerdir. Balıklı göllerdeki balıklar, hastaların lezyonlarını ısırıp kopararak bu kalın kepekli deriyi inceltmektedirler. Ayrıca buralarda güneşlenen hastalar ultraviyole ışığının iyileştirici etkisi ile bir miktar iyileşme katetmektedirler. Fakat buralarda kontrolsüz ultraviyole ışığının zararlarının yanısıra balıkların ısırmasıyla oluşan fiziksel travmalar sonucu hastaların şikayetlerinde artışlar da olabilir. Biz hastane koşullarında kontrollü dozlarda ultraviyole ışığı uygulayarak ve bu kalın kepekli lezyonları etkili merhemler kullanarak tedavi etmekteyiz. Burada belirtilmesi gereken bir diğer konu ise şudur; sedef hastalığı psikoloji ile yakından ilişkili bir hastalıktır. Hastaların gittikleri bu ortamlarda hastalar bazen huzur hissetmekte ve bu hastalıklarına olumlu yansıyabilmektedir.

Sedef hastalığında bitkisel tedavinin yeri var mıdır?

Bitkisel tedavi seçenekleri son yıllarda popülarite kazanmıştır ve ilgi çekmiştir. Aslında bu tür tedaviler çok daha uzun zamandır Çin’de çeşitli hastalıklar için uygulanmaktadır. Bitkilerin içerisindeki çeşitli yapıdaki bileşiklerin vücudumuzda farklı etkileri vardır. Aloe vera bitkisi buna örnek olarak sayılabilir. Aloe veralı ürünlerin cildi nemlendirici, yatıştırıcı ve iyileştirici etkisi olduğu bilinmektedir. Fakat ilaç olarak kullanılacak ürünlerin uzun ve kompleks çalışmalar sonucu piyasaya girebildiklerini söylemekte fayda vardır. İlaçların en uygun kullanım şeklinin ve dozunun nasıl olduğu uzun süren araştırmalar sonucu saptanmaktadır. Ayrıca neden olduğu yan etkiler de uzun takiplerle tespit edilip, ilaç olarak satışları daha sonra yapılmaktadır. Dolayısıyla bitkilerin iyileştirici etkilerinin zaten tıbbi çalışmalarda araştırıldığını ve faydalı olanların ilaç haline dönüştürüldüklerini söyleyebiliriz. Ayrıca bitkilerin allerjik reaksiyon, irritasyon veya tahriş gibi yan beklenmedik yan etkilerini sıklıkla karşımıza çıkabilmektedir. Dolayısı ile sağdan soldan duyulan yöntemlerle, basit ve zararsız gibi görünen bir bitkinin, güvenilir bir tedaviymiş gibi kullanılmasının, beklenmedik reaksiyonlara neden olabilecekleri unutulmamalıdır ve bu tür tedaviler yerine medikal tedaviler tercih edilmelidir. Ayrıca Sedef Hastalığı ve bazı belirli hastalıklar için, son derece modern teknolojilerle laboratuvarlarda üretilen yeni ilaçlar mevcut olup, bu ilaçların hastalığı ilerlemiş kişilerde yararlı olduğu  görülmektedir. Bu tür ilaçların etkinliği bitkisel tedavilerle kıyaslanamayacak düzeydedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu alanı doldurun
Bu alanı doldurun
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.